1. Haberler
  2. Sağlık
  3. Çin önümüzdeki yıllarda (Şeker hastalığı) diyabetin tedavisini piyasaya sürecek.

Çin önümüzdeki yıllarda (Şeker hastalığı) diyabetin tedavisini piyasaya sürecek.

Tüm büyük Çin üniversiteleri, özel araştırma enstitüleri ve merkezleri tarafından desteklenen tıp bilimi ve sağlıkla ilgili programlar sunmaktadır.

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Çinli bilim insanlarının diyabet tedavisinde önemli adımlar attığına dair haberler mevcut. Özellikle kök hücre tedavileri ve gen terapisi alanında yapılan çalışmalar, hem Tip 1 hem de Tip 2 diyabet hastaları için umut verici sonuçlar ortaya koyuyor.

Örneğin, 2024 ve 2025 yıllarında X platformunda paylaşılan bazı gönderilere göre, Çinli araştırmacılar Tip 2 diyabet hastalarında pankreasın insülin üreten beta hücrelerini yenileyen bir tedavi geliştirmiş olabilir.

Bu tedavi, 25 yıldır insülin kullanan bir hastanın 33 aydır insülin ihtiyacı olmadan yaşamını sürdürdüğünü gösteriyor.

Ayrıca, Tip 1 diyabet için modifiye edilmiş kök hücrelerin enjeksiyonuyla hastaların kendi insülinlerini üretmeye başladığına dair başarılı denemeler rapor edildi.

Mezenkimal kök hücre tedavisiyle bazı hastalarda insülin ihtiyacının azaldığı, hatta nadir durumlarda insülinsiz yaşamın mümkün olduğu belirtiliyor.

Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun (IDF) Diyabet Atlası, 589 milyon yetişkinin (20-79 yaş arası) şu anda diyabetle yaşadığını bildiriyor; bu da dünya çapında her 9 yetişkinden 1’ine denk geliyor. Bu sayının 2050 yılına kadar 853 milyona yükseleceği öngörülüyor.

Raporda ayrıca, diyabetin 2024 yılında 3,4 milyon ölüme neden olduğu, yani her dokuz saniyede bir ölüme denk geldiği belirtiliyor. Ayrıca, diyabet sağlık harcamalarında en az 1 trilyon ABD doları tutarında bir artışa yol açarak son 17 yılda %338’lik bir artışa işaret ediyor. Rapor ayrıca, diyabetle ilgili sağlık harcamalarının artmaya devam edeceğini ve 2045 yılına kadar 1,054 trilyon ABD dolarını aşacağını öngörüyor.

Diyabet, akıl almaz boyutlarda ölüm ve acıya neden olan sessiz bir salgındır. Ancak ilaç şirketleri, sigorta şirketleri ve özel sağlık hizmeti sağlayıcıları için oldukça kârlı bir iş fırsatı sunmaktadır. Hastalığın ticarileştirilmesi, özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa merkezli birçok büyük şirketin uyguladığı sağlık hizmeti modellerinde, kapitalizmin merkezinde yer alır. İlaç endüstrisi, diyabeti sürekli tedaviyle yönetir, ancak nadiren bir tedaviye yatırım yapar; hastalığı tedavi edilemezmiş gibi tedavi eder.

Ancak, kapitalist şirketlerin ve milyarlarca dolarlık ilaç “hastalık ticareti”nin bu uzun süredir devam eden hayali sekteye uğruyor. Çinli bilim insanları, indüklenmiş pluripotent kök hücre (iPSC) teknolojisine dayanan kök hücre tedavisi kullanarak hem Tip 1 hem de Tip 2 diyabeti tersine çevirmek için bir yöntem keşfettiler.

Bu teknik, yetişkin hücrelerin embriyonik kök hücreler gibi davranması için yeniden programlanmasını içerir. Bu çığır açan buluşta, Çinli araştırmacılar, insülin üreten adacık hücreleri üretmek için hastanın kendi yağ hücrelerini kullanır ve bu hücreler daha sonra karın ön rektus kılıfının altına enjekte edilir

İmplante edildikten sonra, bu hücreler tıpkı sağlıklı bir pankreasın yapacağı gibi insülin üreterek kan şekeri seviyelerini doğal olarak düzenlemeye başlar. Tianjin Birinci Merkez Hastanesi’nde yürütülen ilk denemeler dikkat çekici sonuçlar ortaya koydu: Tip 1 diyabet hastaları yetmiş beş gün içinde insülin kullanımını tamamen bırakabildiler, Tip 2 diyabet hastaları ise aynı sonucu yalnızca on bir haftada elde etti. European Medical Journal, bu gelişmeyi bir dönüm noktası olarak nitelendirerek şunları söyledi:

Çin’deki Kök Hücre Tedavisi başarısı, Tip 1 Diyabet tedavisinde bir dönüm noktasıdır.

Çin Ulusal Tıbbi Ürünler İdaresi (NMPA), önümüzdeki üç yıl içinde bu küresel salgını ele almayı hedefleyerek klinik denemelerin bir sonraki aşamasını hızlandırıyor. Bu atılımla Çin, küresel sağlık sektörünü dönüştürmeye hazırlanıyor. Bu, sessiz diyabet salgınına son verme ve dünya çapında milyonlarca insanın acısını hafifletme yolunda önemli bir adım teşkil ediyor. Bu gelişme aynı zamanda, uzun süredir insülin, diyabet ilaçları ve ilgili tıbbi ekipmanlara olan sürekli talebe dayanan kâr odaklı ilaç şirketleri ve sağlık sektörleri için de büyük bir zorluk teşkil ediyor.

Çin’de tıbbi teknolojinin yükselişi, tıp bilimindeki yenilikler ve sağlık araştırmalarındaki ilerlemeler tesadüf değil. Bunlar, Çin Komünist Partisi liderliğindeki Çin Halk Cumhuriyeti’nin bilinçli politika kararları ve stratejik yatırımlarının bir sonucudur. Çin hükümeti, sağlık araştırmalarını aktif olarak derinleştirmekte ve sağlık sistemini reform etmekte, bu da “Şanghay Entegrasyon Modeli”nin (ŞİM) geliştirilmesine yol açmıştır. Bu model, halk sağlığı girişimleri ile araştırma odaklı tıbbi hizmetler arasında verimlilik ve sinerjiyi teşvik etmektedir. Temel olarak, sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesine ve hastalıkların ticarileştirilmesine karşı çıkmaktadır. Bu ileri görüşlü sağlık politikaları, Çinli bilim insanları tarafından geliştirilen AIDS ve obezite tedavileri de dahil olmak üzere önemli tıbbi atılımlara da katkıda bulunmuştur.

Tüm büyük Çin üniversiteleri, özel araştırma enstitüleri ve merkezleri tarafından desteklenen tıp bilimi ve sağlıkla ilgili programlar sunmaktadır. Devlet üniversiteleri tarafından sunulan bu programlar, kârdan ziyade halk sağlığı ilkesine dayanmaktadır. Özünde, insanları tedavi edilebilir, önlenebilir ve yaşamı tehdit eden hastalıklardan kurtarma hedefi yatmaktadır. Odak noktası, bilgiyi insanlığı güçlendirmek ve sağlık ve refahı teşvik etmek için kullanmaktır. Bu misyon, bilim odaklı kamu politikaları aracılığıyla insan refahını, sağlığını ve mutluluğunu önceliklendiren Çin Komünist Partisi liderliğindeki hükümetin daha geniş vizyonuyla örtüşmektedir.

Amerika Birleşik Devletleri liderliğindeki emperyalizm, şiddet, yıkım ve kontrol yoluyla kapitalizmin en üst aşamasını sürdürmek için çatışma üretmeye ve yüksek teknolojili silahlara yoğun yatırım yapmaya devam ederken, Çin farklı bir yol izliyor. İnsan sağlığını ve refahını iyileştirmeyi amaçlayan hayat kurtarıcı ilaçlara ve tıbbi teknolojilere yatırım yapıyor. Devam eden Çin karşıtı propaganda kampanyalarının ortasında, tezat çok belirgindir. Alternatifler açıktır: savaş ve kâr odaklı bir dünya mı, yoksa sağlığa, inovasyona ve toplumsal iyiliğe odaklanan bir dünya mı?

Devlet ve hükümetin çalışan kitlelerin refahını önceliklendirdiği Çin’deki insan merkezli kalkınmanın ölçeğini göz ardı etmek imkânsızdır. Buna karşılık, Amerika Birleşik Devletleri ve Batı Avrupa’daki hükümetler, özellikle kârın halk sağlığının önüne konulduğu sağlık sektöründe, genellikle şirket çıkarlarına hizmet etmektedir. Sonuç olarak, bu ülkelerdeki sağlık şirketleri, genellikle insan hayatları ve refahı pahasına finansal olarak gelişmektedir.

Bu nedenle, kârın insanlardan daha öncelikli olduğu Batı sistemlerindeki ikiyüzlülüğü ifşa etmek ve aynı zamanda Çin’i ve insan sağlığını ve mutluluğunu ilerleten işçi sınıfı odaklı inovasyonlarını savunmak zorunludur. Rekabetçi kalkınma modellerinin şekillendirdiği bir dünyada, Çin’in yaklaşımı, kolektif refah, bilimsel ilerleme ve yaşam onuruna dayanan güçlü bir alternatif olarak öne çıkmaktadır.

Kaynak: Musitem Haber

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Çin önümüzdeki yıllarda (Şeker hastalığı) diyabetin tedavisini piyasaya sürecek.
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

Giriş Yap

Musitem Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!